Gavsulazam Eşşeyh Esseyyid Abdulkadir Geylani (K.s.a)
Resûlullah efendimizden hazret-i Ali vâsıtasıyla gelen feyzler, mânevî ilimler ondan sonra hazret-i Hasan ile Hüseyin ve on iki imâmdan diğerleri ile devam etti. Bunlardan sonra gelen evliyâya feyzler hep on iki imâm vasıtasıyla geldi. Abdülkâdir Geylânî hazretleri dünyâya gelip velî oluncaya kadar hep böyle idi. Fakat o evliyâlıkta yüksek dereceye kavuşunca, on iki imâmdan gelen feyzler, ilimler, bereketler onun vâsıtasıyla geldi. Başka hiç bir velî bu makâma ulaşamadı. Bunun için; "Önceki velîlerin güneşi battı. Bizim güneşimiz ufuk üzerinde sonsuz kalacak, batmayacaktır."buyurdular. Kıyâmete kadar, her velîye feyzler onun vasıtasıyla gelecektir. Bunun için kendisine "Gavs-ül-A’zam; En büyük Gavs" denildi.
Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin evliyâlıktaki derecesinin yüksekliğini zamânındaki bütün evliyâ kabûl etmişti. Bir gün Bağdad’da sohbet ediyordu. Meclisinde pekçok âlim ve velî vardı. Bir ara; "İşte şu ayağım her velînin boynu üzerindedir." buyurdu. Orada bulunanların hepsi bu sözü tasdîk ettiler.
Ahmed Rufaî (ks.);
Abdülkâdir Geylânî bu sözü söylediğinde, yeryüzünde velîler boyunlarını ona doğru uzattı. O anda boynunu uzatanlardan biri Ahmed Rufâî hazretleridir. Ona niçin böyle yaptığını sorduklarında şöyle dedi: "Şu anda Abdülkâdir Bağdad’da "Ayağım, her velînin boynundadır" diyor.
"O bu sözü mânevî emirle söyledi." dedi.
Devrimizde O’nun bir ikincisi yoktur. Bağdat’a gittiğinizde sakın ola ki, O’nu ziyaretten önce hiçbir iş yapmayasınız. Ahvâl sahibi oraya gider de -Şeyh vefat etmiş olsa dahi o’nu ziyaret etmezse, hali kendisinden çekilip alınır. O’nu ziyaret etmeyene yazıklar olsun.
Şah-ı Nakş-i Bend Muhammed Bahauddin (ks.); elini göğsüne koyarak şu cevabı vermiştir: "alâ anî ve basîretî." (yani başım ve gözüm üstüne).
Dünya ve ahiretin padişahı Şah Abdülkadir’dir (K.s.a)
Evlad-ü ademin (insanoğlunun) serveri, Şah Abdülkadir’dir (K.s.a)
Güneş, ay, arş, Kürs, Kalem bunların cümlesi
Nuru Şah Abdulkadir’in (K.s.a) kalbinden aldılar.
İmam-ı Rabbani (ks.);
"Kavuştuğum makamların sonuncusu Abdulkadir Geylanî’nin istimdadıyla hasıl olmuştur."
"İnsanları Allah’a ulaştıran yol ikidir. Birinci yol, kurb-u nübüvvet’e taalluk eden yoldur. Asaleten bu yoldan ulaşanlar enbiyadır. Onlara salat ve selam olsun. Bir de onların ashab-ı kiramı... İkinci yol, kurb-u velayet’tir... Allah-ü Teala’nın umum veli kulları bu yoldan ulaşırlar. Bu yolun muktedası ve reisi Hz. Aliyyül Murteza’dır. Allah (cc) ondan razı olsun. Rasulullah’ın (sav) mübarek ayağı onun mübarek başı üzerinde gibidir. Hz. Hasan ,Hz. Hüseyin ve Hz. Fatıma bu makamda onunla ortaktırlar.Sonra sırasıyla Oniki İmam Hazeratının hayatta olanları bu ulvi vazifeyi yürütmüş, On İki İmam’dan sonra da bu ulvi vazife Abdulkadir Geylani’ye verilmiştir. Şu anlaşılmıştır ki , her kime bir feyz gelirse Hz. Şeyh Abdulkadir Geylani’nin tavassutu ile gelir. Kıyamete kadar bu vazife Hz. Şeyh Abdulkadir Geylani’ye verilmiştir. Kutuplardan olsun, nücebadan olsun, aktab olsun hepsi onun tavassutu ile Allah’a ulaşırlar... " ( 534.Mektup )
Şeyh Halîfet-ül-Ekber (ks.);
Rüyâmda Resûlullah efendimizi gördüm. "Yâ Resûlallah! Şeyh Abdülkâdir, ayağım bütün velîlerin boynu üzerindedir, diyor ne buyurursunuz?" diye sordum. "Doğru söylemiştir. O benim himâyemde bir kutubdur, bu nasıl olmasın?" buyurdu."
Muhyiddini Arâbî (ks.);
Abdulkadir Geylanî’den sonra, aynı velâyet makamını, aynı yetki ile işgal edebilecek bir velinin mevcut olup olmadığını gayb aleminden öğrenmek istedim. Ve şundan haberdâr oldum ki; Kullarının üzerinde Kâdir ve Kâhir olan Allah-u Teala (cc.) böyle bir veliyi sırr-ı kaderde tayin etmemiştir. Abdulkadir Geylanî’nin makâmı, hiçbir veliye nasip olamayan bir makamdır. Kendilerinden sonra dahi, o mertebede bir gavs gelmeyecektir.
İbn-i Hacer-i Askalânî (ks.);
"Bunun mânâsı, ilerde o kadar kerâmet gösterecektir ki, inâd eden ve doğru yoldan sapanlardan başkası onu inkâr etmeyecektir."
Hammad-ı Debbas (ks.);
"Şu genci görüyor musunuz? Bir zaman gelecek ayağı bütün velîlerin boynunda olacak, her velî ona itâat edecek." dedi.Mana aleminde O, sarsılmaz bir dağ gibidir.
Ebû Medyen Mağribî (ks.); "Evet ben Mağrib’de ona boynunu uzatanlardan biriyim."
Ebû Sa’îd Kilevî (ks.);
Ben, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin meclisinde iken, Resûlullah efendimizi ve enbiyâyı gördüm. Melekler onun meclisine gelmek için bölük bölük gök yüzünden inerlerdi. Bir defâsında da Hızır aleyhisselâmı görmüştüm. "Her kim dünyâda kurtuluşa ermek ve saâdete kavuşmak isterse, Şeyh Abdülkâdir’in meclisine devâm etsin!" buyurmuştu.
Büyük âlim İzzeddîn bin Abdüsselâm (ks.);
"Şüphesiz o, evliyânın sultanı idi." demişti.
İbn-i Kudâme (ks.);
"1166 (H.561) yılında Bağdad’a girdiğimizde, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerini ilmin zirvesine yükselmiş gördük. O, ilmi ile amel eder, kendisine sorulan çetin sorulara doyurucu cevaplar verirdi. Bütün güzel huylara ve üstün vasıflara sâhipti. Onun gibi bir zâta daha hiç rastlamadık."
Osman b. Merzuk el-Kureşî (ks.);
Abdulkadir Geylanî’nin, tarikatta Allah ve Resulü’nden (s.a.v) başka hiç kimseye minneti yoktur.
Adiyy bin Müsâfir (ks.);
"Bu sözü yalnız o söyledi, başkasından duymadım. O bununla kendi zamânındaki ferdiyet denilen makâmını açıklar. Onun gibi hiç kimse böyle söylemeğe mezun, izinli değildir." der.
Yunus Emre (ks.);
Seyyah olup şol alemi ararsan, Abdulkadir (Geylani) gibi bir er bulunmaz.
İzzeddin b. Abdusselam (ks.);
Abdulkadir Geylanî, şüphesiz evliyaullahın sultanıydı.
Ebusaid Kaylavi (ks.);
Abdulkadir Geylanî karşıtlarının gücü, O’nun gücü karşısında çok zayıf kalıyor. O, zamanındaki evliyaullahın çiçeğidir. Yeryüzündeki insanların, Allah’a en yakın ve O’na (cc.) en sevimli olanıdır.
Ahmed Kuddusi (ks.);
Ahir zamanda cehalet, gaflet, tembellik, bidat, ziynet ve dünyevi meşguliyetler çok olduğundan dolayı, Abdulkadir Geylanî’nin tariki bu ümmete rahmettir.
(Anın dervişi Kuddusi, Olalı arttı sevdası , Deyip teşvik eder nası,Olun yaranı Geylani)
Said Nursi (ks.);
Ben 8-9 yaşlarımdayken, bütün kasabamızda halk Nakşi tarikatında ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namında bir zâtdan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak “Ya Gavsı Geylani” derdim. Ben 3-4 cihetle Nakşi iken, Kâdiri meşrebi ve muhabbeti bende gayr-ı ihtiyâri hükmediyordu.
İmam Abdullah Yafii (ks.);
Abdulkadir Geylanî’nin kerametleri tevâtür (yaygın) derecesinde olduklarından itiraz edilemiyorlar.
Yusuf Hemedani (ks.);
Abdulkadir Geylani henüz talebelik yıllarında iken ona hitaben:
Şimdiden görür gibiyim; Sen (Abdulkadir Geylani) vaaz kürsüsündesin ve diyorsun ki; Benim şu kademim bütün Evliyaullah hazeratının boynundadır.
Hayat bin Kays (ks.);
"Abdülkâdir Geylânî bu sözü söyleyince, bütün velîlerin kalblerindeki nûrlar arttı. İlimlerinde bereket, hâllerinde yükseklik görüldü. Çünkü onlar istisnâsız, başlarını onun ayağına doğru uzatmışlardı."
Ebubekir el-Betaihi (ks.);
Talebeleriyle birlikte sohbetinin bir bölümünde, Irak velilerinin faziletlerinden anlatırken henüz dünyaya teşrif etmemiş olan kadri yüce bir Veli’den bahsediyordu:
Geylan’lı Abdulkadir, Irak’ın en efdal sekiz velisinden biridir. (Talebeleri O’nu tanımadıklarını belirtince;) O, henüz doğmadı. Doğduğunda (bu dediklerimi) göreceksiniz.
Adiyy b. Müsafir (ks.);
Bütün şeyhlerin müridlerinden her kim benden feyiz hırkasını istedi ise rahatlıkla giydiriyordum, ama Abdulkadir Geylani’nin müridlerine bunu yapamadım. Çünkü hepsini rahmet deryasında yüzerlerken gördüm. Böyle kimseler denizi bırakıp da bardak ile su dağıtan kişinin yanına gelirler mi hiç!
Ebunecib Sühreverdi (ks);
Abdulkadir Geylani, benim ve bütün evliyaullahın üzerinde tasarruf sahibidir. İstediği tasarrufu yapar.
Abdullah ez-Zağbi (ks.);
Ceddim Abdulkadir Geylani hürmetine hastalıklarımın kalkması için dua ederim; onlardan eser kalmaz.
Necip Fazıl Kısakürek;
O, zahir ve batın yektâdır.(eşsizdir)
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 46607
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.